9 Aralık 2007 Pazar

iç kanama sorunu ve tedaviye verilen zorunlu ara

7 Aralık günü tekrar kolonoskopiye gideceğim haberiyle o günümün kötü geçeceğini anlamıştım.. Sürekli midem bulanıyordu ve kusuyordum. Burada hiç unutmadığım bir şey var. O hafta annemden haşlanmış patates istemişti. O da haşlayıp getirmişti ama daha bir lokma yiyemeden doktorum yemeği kesiyorsun kolonoskopiye gideceksin demişti.. çok kötü hissetmiştim en azından koklayım dediğimde..
Bana başka bir sıvı verdiler ve 4 saat içinde 4 litre suyu içmemi söylediler. Sonrasında da kolonoskopi yapılacak birime götürüldüm. Bu sefer başka bir doktor çok uzun süren bir operasyonun ardından bağırsaklarımda bir kaç farklı noktada kan sızması olduğunu farketti. Telefonda doktorumla konuştuktan sonra soğuk su tedavisi uyguladı oraya. Üzülerek aradan 1 saat geçtikten sonra tekrar kontrol amaçlı aynı işlemi yapacağını söyledi ve dinlememi söyledi. Babamın dışarda beni beklediğini biliyordum. Yanımda olmasına çok ihtiyacım vardı.. 1 saat sonra doktor tekrar geldi ve aynı işlemi tekrar yaptı. Kontrol etti ve doktorumu tekrar arayarak sızmanın olmadığını söyledi. Sanırım küçük olan bir kan kaybını yok etmişlerdi. benim de içim biraz rahatlamıştı.
Haftasonu öyle hastanede boş boş yattım ama gittkçe kendimi daha da yorgun hissediyordum. Plazma fereze devam edilip bir an önce çıkmak istiyordum aslında. Pazartesi günü herhalde plazma fereze başlarlar diyordum. Pazar gecesi sabaha karşı çok kötü bir boşluk ile uyandım. hemen babamı uyandırdım. başım dönüyordu, midem bulanıyordu ve çok halsizdim. Birileri sanki etlerimi kopartıyormuş gibi hissediyordum. bir zorlukla babamı uyandırdım. Babam uyandı ve beni nasıl gösdüyse gözleri doldu. Sürekli oğlum neyin var diyordu ama ben bir türlü tarif edemiyordum. Tansiyonumu ölçmeye çalıştı hemen hemşire ama çok çok düşük çıkıyordu bir türlü ölçemiyordu. Tansiyonu çok düşmüş diye meyve suyu içirdiler hemen kustum, su verdiler hemen kustum. yüzümü yıkadılar ama hiçbir işe yaramadığını hatırlıyorum. Babam sürekli tarif et ki sana yardım etsinler hadi neyin var diyordu. En sonunda tarif edecek şeyi buldum, baba dedim sanki birisi ruhumu çıkartıyor vücudumdan dedim ve bayılmışım.

Bana sonra anlattıklarına göre ünitelerce kan vemrişler. Vücuttaki hemoglobin düzeyimin 4,7 gibi bir sayı olduğunu görünce hemen kan takviyesi vermişler. O gün boyunca bana sürekli kan vermişler. Doktorlarım bir kolonoskopiye girip kan kaybının sebebini bulmak gerektiğini, bir yandan da anjiyo ile tüm bağırsağa bakılması gerektiğini tartışıyorlarmış. Anjiyo yapmak istememelerinin sebebi, sanırım onun için vücuduma verecekleri sıvının şu andaki tedavim için çok büyük risk oluşturmasıymış. Zaten sorunlu olan böbreklerimi tamamen kaybedebilirmişim. O gün boyunca yapılan testler sonucunda anjiyo yapılmasına karar verilmiş. Beni apar topar ayık hale getirmeye çalışıp sonra da anjiyoya almışlar. Bir takım ilaçlardan sonra ameliyat masasının ışığının altında kendime azar azar geldiğimi hatırlıyorum. Bir hemşire elimi tutup sürekli sorular soruyordu. Göz ucuyla babamı annemi ve doktorumu gördüm. Üçü de bana güç vermek istercesine bakıyorlardı. Ben de sürekli kendime kurtulacağım, yapacak çok şeyim var diyordum. Kalkacağım bu masadan pes etmek yok!!

Anjiyoda istenilen şekilde geçemedi bir türlü. Çok sert bir doktor sürekli bana bağırıyordu. Nefesimi verdikten sonra 10 saniye kadar tutmam gerekiyordu. Ama ben 4. veya 5. saniyeden sonra pes edip nefes almaya çalışıyordum çünkü çok kötü durumdaydım. Defalarca denemeden sonra bir türlü başarılı bir tetkik yapamadılar. Çünkü nefesimi tutamıyordum, çünkü sürekli kan kaybediyordum, çünkü çok yorgun ve bitkindim. Yapamadım ve bence günler süren ama sanırım 2-3 saat süren bir anjiyodan sonra üstüme kilolarca bir ağırlık koydular ve beni diyalize aldılar. Böbreklerime zarar gelmesin diye 5-6 saat diyalizde kalmalıydım. oraya gittiğimde midem bulanıyordu, çok açtım ve yorgundum. O yarı soğuk odada saatlerce uyudum ve sonra sanırım hatırlamadığım ama yarı baygun geçirdiğim 3-4 gün geçmiş. Benim wegener tedavim bir kenara bırakılmış ama beni ölümün son kıyısına kadar getiren bu iç kanamanın durdurulması için tedavi ediliyordum. Remicade denilen bir ilaçla bir tedavi başlatıldı ve bağırsaklarımdaki kanama azaldı. Kan üniteleri bittiğinde neredeyse 1 saatarayla benden kan alınıyordu ve bir kayıp var mı diye bakılıyordu. Kollarımda omuzumdan parmaklarıma kadar kan alacak yer kalmadığını hatırlıyorum. Mosmor olmuştu kollarım ve şişmişti. Parmaklarımı bükemeyecek kadar şiştiğini hatırlıyorum ellerimin. Sürekli ilaçlarla morlukların giderilmesine çalışılıyordu. Artık her batırılan iğnede acıdan çok hissisliz oluşmuştu. Hemşireler kan gelmediği için kollarımı oyarken ben hiçbir şey hissetmiyordum. Tek düşündüğüm bir an önce iyileşip işimin başına gelmekti. başka hiçbir şey düşünmüyordum ve sürekli kendime bunu söylüyordum..

Aradan 10 gün kadar geçtiğinde artık kanamam hiç kalmamıştı. Tuzsuz da olsa yemek yemeye başlayabilmiştim. Kan değerlerim de normale yaklaşmaya başlamıştı. Sanırım artık yavaş da olsa bir takım şeyler istediğim gibi olmaya başlamıştı. çok yorgundum ama içimdeki o sabırsız çocuk tekrar doğmuş gibi heyecanlıydı. artık ayağa kalkma vakti geldi diyordu bana sürekli. çok kötü günler geçirmiştim vücudumdaki kanın neredeyse yarısından fazlasını kaybetmiştim ama güçleniyordum, ayağa kalkıyordum..

9 yorum:

  1. Oncelikle gecmis olsun dileklerimle

    YanıtlaSil
  2. Bu hastalikla tanismamiz 12 Eylul 2014 te oldu. Henuz sebebinin cok net bir sekilde bilinmeyen bu hastalik esimde kronik bobrek yetmezligi ve bir dizi yapilan tetkiklerden sonra alinan son karar haftanin uc gunu diyalize girilecek ve ay da bir olmak kosuluyla low-dose denilen dusuk dozda kemoterapi tedavisi gorecekti. Bunlari ogrenmek bile insanin icinde yikimlar olustururken hayat devam ediyor demeye gayret ediyoruz. Hastane gunlerinizi okurken esimde bende goz yaslarimizi tutamadik! Dusundugumuz tek sey bu sinsi hastalikla mucade ederken yalniz degiliz, yasadiklarimizi ve tedavi surecinde edindigimiz deneyimleri paylasirsak bunun belkide bir baskasina umut olabilecegini dusununerek bu satirlari yazmaya basladim.

    YanıtlaSil
  3. Hayatta hersey bizim icin. Belkide bu hastaligin olusmasi baska olusabilecek daha ciddi bir hastaligi durdu diyerek positif bakmaya gayret ediyoruz. Esim, acile kaldirilmadan once hafif eklem agrilari cekiyordu ve bizde yorgunluktan dolayi oldugunu dusunerek pekte onemdemiyorduk. Hakikaten de bir zaman sonra geciyordu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hafize Hanım,

      Eşinizin durumu nasıl oldu şimdi? Toparladı mı acaba? Çok geçmiş olsun..

      Sil
  4. Çok geçmiş olsun. Allah hepimize bu uzun tedavi sürecinde sabır versin. Ben bu hastalıkla 14.05.2012 tarihinde tanıştım. Uykumda öksürükle kan geldi. Bulunduğum yerdeki hastanede basit bir kanama olarak görmüşlerdi. Sonra tedbir amaçlı ve yüksek tansiyondan dolayı daha kapsamlı bir hastaneye gönderdiler. Orada yapılan kan tetkiki sonucunda kby teşhisi koyup nedenini araştırmaları için gazi hastanesine yönlendirdiler. Böbrek biyopsisi sonucunda wegener denilen adını sanını duymadığımız ilginç bir hastalığa yakalanmışım. Tabi ben bu arada ilk kanama dahil hastaneye gitmemede hep ısrar ediyorum, eşimin zoruyla gittim. Hastanede yatarken hep biran önce çıkarım birşeyim yok diye kendimi kandırmaya çalışıyormuşum. Hastanede Endoksan-mesna tedavisine başladılar ve 2 doz verdiler. Sanırım fazla bir faydası olmadığı için endoksan ve mesna vermeyi bıraktılar, delta cortil 60 mg ve bactirim başlanmasına heyet olarak karar vermişler. Temmuz ayında daha da artan kreatinden dolayı periton diyalizine başladım. 2014 yılının başlarında değerlerim çok iyiydi doktorum diyalizi bile sonlandırabiliriz diyordu. Ama 2014 yılının aralık ayında p-anca tekrar + oldu ve wegenerim 2.atağı gösterdi. Bu sefer tansiyonu yükseltti ve değişik ilaçları kullanmalarına rağmen düşüremediler. Böbrek fonksiyonlarımı tamamen bitirdi. Şuan delta cortille wegeneri baskılamaya çalışıyorlar. Tansiyonu düşürmek içinde farklı ilaçları deniyorlar. Allah hepimize acil şifalar ve sabır versin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hasan Esendemir,
      Çok çok geçmiş olsun diyerek başlamak istiyorum. Yazdıklarınızı okuyunca tekrar o günlerde hissettiklerimi, yaşadıklarımı gözümün önünden geçirdim. Çok benzer duygular ve duygu değişikliklerini yaşamışız. Ben de ilk hastaneye yattığım günün akşamında, bir doktora gidip geleyim diye kahvemi bile bilgisayar başında yarım bırakıp gitmiştim..
      böbrek fonksiyonlarının tamamen bitmesine çok üzüldüm. Ben de o aşamaya kadar gelip geri düzelme olmuştu. O kreatinin yüksek olduğu günlerde her geçen günün değeri çok büyük. Böbrekteki tahribat malesef diğer organlara göre daha fazla oluyor. Şu anda diyalize mi giriyorsunuz peki düzenli? Nasıl gidiyor hayat?
      Bende Mabthera en yararlı ilaç oldu. Sanırım sizin dokdotrlarınız hiç tercih etmediler. Belki bir görüşseniz onlar da karar verebilirler. Şu anda artık ilaç Endikasyon dışına da girmiyor, kolaylıklar teşhisiniz varsa rapor ile alabiliyorsunuz. Umarım hızlı şekilde şifa olur size de. Geçmiş olsun.

      Sil
  5. Teşekkür ederim. Mabthera tavsiye etmedi nedenini haftaya gittiğimde soracağım.Şu an periton diyalizi yapıyorum. Böbrekler bitti, normalde nakil olmam gerekiyor ama maalesef wegenerli bir hastanın nakil olması da çok sıkıntılı bir durum. Ondan dolayı nakil de olamıyorum. Allah hepimize şifa ve sabır versin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok geçmiş olsun. Umarım sizin için en iyi olacak şekilde bir çözüm uygulanır. Mabthera bana çok iyi geldi, doktorların mutlaka bir bildiği vardır ama size de sağlık vermesini dilerim. İrtibat halinde olalım lütfen, geçmiş olsun tekrar.

      Sil
  6. Hiç önemsemediğim ağrılar ama 7 doktor gördüm teşhis yok taki ciğerim kanayınca beş ay hastane bu beş ayın iki ayı yoğun bakım zor hiç hastalanmayan biriydim wegener oldum çok zor Allah hepimizin yüzüne baksınokurken duygulandım

    YanıtlaSil