21 Kasım 2007 Çarşamba

Artık Hastenedeyim

21 Kasım akşamı hastanedeydim. Tedavi aynı gece başlamıştı. Çok yoğun ve stresli bir tedavi dönemiydi. Hastaneye yattığım gün hemen tanı konmamıştı bir dizi tetkiklerden sonra konulacaktı ama şüphelenilen hastalık Wegener idi.

Gece aldığım ilaçlardan ve uykusuz bir geceden sonra erkenden önce akciğerlerimden biyopsi yapıldı. Sonra bir takım nefes testleri. Röntgenler. Böbrek ultrasonu ve MR testlerinden sonra çok yorgun düşmüştüm. Tuzsuz yemek diyeti çoktan başlamıştı.
Böbrek ultrasonu sonrasında böbreklerimde bir takım hasar farkedilmişti. Üst solunumda da sorunlar olduğunu söylemişti doktorlar. Akşam üstü olduğunca odamda sevdiklerim vardı. Bana kıyafet ve bir takım ihtiyaçlarımı getirmişlerdi. Hatta notebook'um ve satranç takımı bile vardı. Sanırım kimse hastalığımın ne kadar ağır olduğunu veya olabileceğini bilmiyordu. Ben hep 5-6 günden çıkarım diye düşünüyordum. Yüreğim heyecanla hemen geçecek sanıyordum ama doktordan bir türlü ilaçlar oldu lafını duymamıştım.

Ertesi sabah sol gözümde neredeyse hiç beyazlık görünmeyecek kadar bir kırmızılık olduğunu gördük. Hemen göz bölümüne moayeneye indim. Sol gözümde kanama vardı ve gözüm kıpkırmızı olmuştu. İlaçlarımda değişiklikler yapıldı. Yanlış hatırlamıyorsam 80 mg prednol, aç karnına bir mide ilacı olan lansor ve endoksan tedavisi görmeye başlamıştım. Hiç alışkın olmadığım kadar yorgun ve bitkindim. Eklem ağrılarım azalmaya başlamıştı. Vücudumda en yakın gözlemlediğim etkisi eklem ağrısı olduğu için, bu kadar tersliğe rağmen iyileştiğimi düşünüyordum çünkü eklem ağrılarım azalıyordu.

Her akşam doktorlarım geliyor durumum hakkında bilgi alıyorlardı. Artık kesin olarak tanı konmuştu. Wegener hastası olduğum dosyama yazılmıştı. Belki biraz geç ve şans eseri bulunan doktorum Ayhan Dinç sayesinde artık kendimi çok daha güvende hissediyordum.

19 Kasım 2007 Pazartesi

19. Kasım. 2007 - Prof. Dr. Ayhan Dinç İle Tanıştım

Kan sonuçlarımın kötü çıkmasıyla ve hastane ortopedi doktorunun önerisiyle romatoloji konusunda uzman olan bir doktor arayışına girdim. Sahip olduğum sigortadaki temsilcime durumu aktardım ve kendisi bana bir doktoru önerdi. O doktoru aradığımda ise muayenehanesinde bir tadilat olduğunu en erken 1 hafta sonra alabileceğini ama tadilattan dolayı çok yoğun olacağını belirtti. Ben de başka bir doktor bulayım derken internette aramalarım sonucunda (bence hayatımı kurtaran) Prof. Dr. Ayhan Dinç ile tanıştım. Kendisinin sekreterinden hemen randevu aldım ve 19. Kasım akşamı görüşmeye gittim. Muayene ettikten sonra ben yine her doktora sorduğum gibi "wegener olabilir miyim" dedim. Ve Ayhan Bey bana "olabilirsin" dedi. Çok moralim bozulmuştu ama bir yandan da olduğumu düşündüğüm hastalığımı galiba tanıyan bir doktor bulmuştum. Kendisi benden başka bir kan tetkiki yaptırmamı istedi ve kans sonuçları çıktıktan sonra da görüşmek üzere ayrıldık.

Ertesi gün hemen kanlarımı verdim. 20 Kasım sabahı verdikten sonra bana sonuçlarımın en erken 2 gün sonra çıkacağını söylediler. Ben de ona göre 22 Kasım akşamı için Ayhan Bey'den randevu aldım. Kan verdikten sonraki gün eklem ağrılarım artık dayanılmaz olmuştu ve kesinlikle yürüyemiyordum bile. Ofise de 2 gündür gidemez olmuştum ve bu durum beni daha da moralimi bozar hale gelmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum çaresiz Ayhan Bey'i aradım ve gelmek istediğimi ,artık yürüyemediğimi ilettim. Hemen yanına çağırdı ve apar topar gittim.


Gittiğimde kan sonuçlarının çıkmamış olabileceğini ama yine de çıkanları değerlendirmek adına kanı verdiğim hastaneden sonuçlarımı istetti. Kan sonuçlarım çıkmış fakat maselef oradai doktorlar olayın ciddiyetini pek anlamadıkları için bu sonuçlara rağmen bana haber bile vermemişler. Buna çok kızan Ayhan Bey benim hemen hastaneye yatmam gerektiğini söyledi ve o akşam Ankara Bayındır Hastanesinde acilden girerek hastaneye yattım. Hastaneye yatırma kararı aldıran sonuç sanırım normalin çok üstünden olan KREATİNİN değeriydi. Normalde ortala 1.0 olması gereken değer bende 2.48 mg/dl çıkmıştı ve böbreklerim için iflas aşiğine gelinmişti. Bu sebeple hemen hastaneye alındım.

Hayatımın o zamana kadarki en zor, en tereddütlü ve en sıkıntılı anlarını yaşadığımı düşünmüştüm. Henüz bilgisayarım bile açıktı ofiste. 2 gündür gidememiştim ama geldiğimde bitiririm dediğim için yaklaşık 2 ay daha malesef beni bekleyecekti...

13 Kasım 2007 Salı

8 Kasım 2007 - Artık Tekrar Doktora Gitmek Gerek

Burun kanamalarım hiç azalmamıştı. Eklem ağırılarım ve benzeri şikayetlerimde vardı ancak en gözle görülürü, Burun kanaması olduğu için özel bir doktor bulup ona gittim. Kendisi burnumun ve boğazımın içini inceledi. Burnumun ve boğazımın (küçük dil denilen bölgede) belirli yerlerinde yüzeye yağışık sarı lekeler vardı. Onların iltihap olduğunu düşündü doktorum. Bir hastalık var ama ne olduğunu anlayamadım o yüzden kültür almak istiyorum dedi. Aynı gün o bölgeden bir kültür alıp, tahlile gönderdi. Sonuçları çıkınca tekrar gittim ve iltihabik bir durum olduğunu, bir antibiyotik tedavisi ile geçebielceğini söyleyerek benden aksatmadan 12 gün kullanmamı istedi. ilaçlar bittiğinde tekrar görüşmek üzere doktorun yanından ayrıldım.

Aradan 5 gün geçtiğinde eklem ağrılarım da dayanılmaz hale gelmişti ve yürüyemez hale geldim. Çok ağrıdığı için, yakınlarımın da önerisiyle bir ortopedi doktoruna gittim. Günlerde 13 Kasım 2007. Doktor bacağımı muayene ettikten sonra belirli yerlerde ödem odluğunu, aynı ödemlerin ellerin ve dirseklerimde de olduğunu söyledi. Röntgenlerde bir şey çıkmamıştı ama doktor bir de kan tetkiki yapılması gerektiğini söyledi.


Yapılan kan sonucunda Sedimentasyon değeri 102mm/saat çıktı. Bu da normal bir değerin yaklaşık 10 katı olduğu için Ortopedi doktoru benim mutlaka Romatoloji bölümünde tedavi görmem gerektiğini iletti. O hastanede ilgili bölüm olmadığı için başka bir hastanede acil olarak başvurmamı istedi.